Bastonla Machu Picchu

Her şey soğuk ve karlı bir kış günü sabahında başladı. Üniversitenin ilk sınıfında okuyordum. İlk derse yetişmek için koşturuyordum. Birden bire önüme çıkan kişiyi fark edememiştim. Ona çarptım ve çantasındaki tüm diskleri yere savurdum. ‘Disk’ diyorum ama ilk kez bu kavramla çarpışmıştım. 5,25 inç boyutundaki bu yassı nesneler yere saçılmıştı. Benimde ders notlarım ve defterlerim yerlerdeydi. Çarpıştığım kişinin fizik bölümünde asistan olduğunu ve diskleri laboratuara götürdüğünü öğrenmiştim. Eşyaları topladık ve özür dileyerek derse yetiştim. Klasik fizik dersi başlamıştı. Defterimin arasına giren diski görünce, ders ile olan ilgim kesilmişti ve iki saat boyunca o diski incelemiştim. Aslında çarptığım asistanın disklerinin içindeki 0 ve 1’lerdi yerlere saçılan. Başka bir değişle “var” ya da “yok” lar.

Ders bittiğinde ilk yaptığım iş, asistanı bulup diski vermek oldu. Sonradan dostum olacak asistan, “gel bakalım bozulmuş mu?” disk diyerek beni yeni kurulan bilgisayar laboratuarına sokmuştu. Commadore 64 ve Basic bilgimin çöktüğü andı, disk okuyabilen DEC PC’leri gördüğümde. İşletim sistemleriyle tanıştım. Hatta ilk kez ODTÜ’de kullanılan ULTRIX’ in işletim sistemine merhaba demiştim artık!

Artık tüm günüm hatta gecelerim laboratuarda geçiyor, atomlarla, enerji ve kuantumla değil, son model bilgisayar, sunucu ve işletim sistemleriyle ilgileniyordum. Not alacak deftere gereksinim yoktu. Sadece sınavlara giriyordum. İlk sınıfı 3 kez tekrarlamış, atılma aşamasına gelmiştim. Danışmanla asansörde karşılaşmamızı dün gibi hatırlıyorum. Bana söylediği şu söz ise hayatımı değiştirdi. “Levent daha mezun olmadın mı?” Öğrenim gördüğüm bölüm Türkiye’nin en zor bölümü olarak bilenen, çok az kişinin mezun olduğu bir bölümdü. Ya ÖDTÜ’ den atılıp, yeni bilişim teknolojisine “bye” diyecek ya da “azimle” çalışıp zoru başaracaktım.

Zoru başarmak zor olacaktı. Uykusuz geceler, beyin patlatmalar, binlerce sayfa kitap ve formüller… O yıllardan gelen uyku ve çalışma alışkanlığı hala devam ediyor. Bu yazıyı sabaha karşı yazıyorum. İlham bana nedense geç saatlerde uğruyor! Zoru başardım. ODTÜ Fizik mezunu oldum. Danışmanınla her karşılaştığımızda bana aynı sözleri söylese de mezun oldum. Sıradan mezunlar iş bulamazken, ben daha üçüncü sınıfta çalışmaya başlamıştım. Bilgisayar bilgimin yanında İngilizce ile yola koyuldum. İş yaşamına çok genç başlamam ve çalışma hırsım bazen negatif bir etki yaratsa da, genelde beni hedefe ulaştıran etkiler olmuştur.

Her insanın hedefi vardır. Hedefi de olmalıdır. Benim hedefim, Dünya çapında çalışan bir şirketin sahibi olmak. Bu hedefime çok uzak olduğumu hissetsem de, o hedefe ulaşmak için elimden geleni yapıyorum. Hedefe ulaşmak aslında rastlantıların elinde! Asistanın 0 ve 1 verilerini tutan disk, danışmanımın sözleri ve azimle başarma kararım. Nedense hep üçleme yapıyorum anlatırken!

İşletim sistemleri, programcılık, MRP, ERP, veri tabanı, web, tasarım derken bir anda kendimi sosyal ağların içinde buldum. Blog yazmaya başladım. Pek çok web sitesi açtım ve Dünya’nın her yerinde arkadaşlar edinmeye başladım. Blog beni, köşe yazarlığına taşıdı. Kim bilir gelecekte nerelerde olacak düşüncelerimi anlatma çabam!

Milyarlarca insan ve milyarlarca düşünce hedefe ulaşmak için yaşıyor. Sosyal ağlarla sınırlanan insanlar, ağlarını sadece diğer ağlara ulaşarak genişletebilir. Globalleşen Dünya’da bir ağ ile sınırlı kalmak bağnazlıktır. İnsanoğlu yaşarken oluşan rastlantılar, aslında karşınıza çıkan fırsatlardır. Bu fırsatları iyi değerlendirirseniz, hedefe ulaşırsınız. Rastlantılar kaderin parçasıdır belki ya da kader rastlantılara göre yazılır. Bunu bilemem. Derin ve felsefi konular bunlar. Tek bildiğim zaman akar ve geri çevrilemez. Sabit hızla ilerleyen zaman içindeki, rastlantı noktalarınız, belki de bu yazının sonundaki ünlemin altındaki nokta!

Ne aradığını bilmeyen, bulduğunu anlamaz. (Claude Bernard) özlü sözünü hastane duvarında gördüm. Sizce bu rastlandı mı?

Hedefleriniz kolay olmamalı. Hemen ulaştığınız hedef değil, basamaktır. Emeklilikten de bahsetmiyorum. Ben de emekli olup Peru’ya gitmek istiyorum. Bu hedef değil ödülüm benim, başkası tarafından bana hediye edilmemeli, ben gitmeliyim bastonla Machu Picchu’ ya.

[wmis posttype=”post” poststatus=”publish” postperpage=”12″ postorder=”DESC” postorderby=”date” columns=”2″ nomoreposts=”bitti :(” showimage=”1″ thumbsize=”mh-magazine-content” showtitle=”1″ showdate=”1″ showexcerpt=”1″ showreadmore=”0″ openinnewtab=”1″]